12 Eylül 2017 Salı

Meral Kumral

Bizi Meral Kumral'la (1) Don Kişot tanıştırmış. Bulabildiğim en eski tarihli kayıt 09/24/13 günü öğleden sonra tam 3:06'da belirmiş. Buradaki gün, 2013 yılının 24. ayının 9. günü değil. Nedense tarih formatı AA/GG/YY olarak ayarlanmış. Biraz karışıklık yaratıyor ama değiştirmek için uğraşamadım. 21. yüzyılın biz zavallı bireyleri o kadar meşgulüz ki! Soluk alma zamanımız bile sınırlı. Bir saniye içinde ikinci soluğun gelmesi, üçüncününse daha çabuk alınması gerekiyor. Dördüncü, beşinci ve sonrakiler de gittikçe hızlanmalı. Her yeni soluk, bir rekor kırmalı. Beklemeye, sıradanlığın tuzağına düşmeye katlanamayız. Bir an bile yerimizde durmamalı, yürümeli, koşmalı, uçmalıyız. Uyumanın ve düşünmenin zamanı boşa harcamak olduğunu bilerek, bu gereksiz etkinliklere harcadığımız zamanı sürekli azaltmalıyız. Yaşamak ışık hızına yetişmek, onu geçmektir. Evrende ne varsa hepsini aşmalı, erişilmez bir sonsuzluğa ulaşmalıyız. Bu soylu uğraşta üç beş harfin yanlış kullanılması, konuşurken vurguların bambaşka yönlere kayması, eklerin ve bağlaçların doğru kullanımına artık rastlanmaması bir önem taşıyabilir mi? Bunları düzeltmenin büyük yarışı kazanmamızda katkısı olabilir mi? Yeni yollar açmak için uğraşacak yerde önümüze serilmiş duble seçeneklerin peşine takılıvermek daha kolay değil mi? Böylece hem bugünü rahat yaşamanın, hem de yarınları düşünmeden keyfimize bakmanın güzelliğine kavuşmaz mıyız?

Bizi Meral Kumral'la Don Kişot tanıştırmış. Tarihlere pek önem vermemiş. 21. yüzyılda bile şövalye dostlarını ve dünyayı kurtarmak için üzerlerine yürüyerek kahramanlık yapabileceği yeni yeldeğirmenlerini aramış. Galiba kahramanlığının yeni hedeflerini; doğru ve anlamlı söylenen her söze acımasızca saldırarak bu sözleri edenleri önce paylaşım ortamından, sonra evrenden silmek isteyen trol orduları arasında bulmuş.Ne zaman ve ne için yaptığını pek düşünmeden onurlu bir duruş sergilemeye, kendisi ve dostları için bir hak ve adalet zaferi kazanmaya çalışmış.

Bizi Meral Kumral'la Don Kişot tanıştırmış. Yeni bir iletişim ortamında sözlerin büyüsüyle gelecek yeni dünyaların kapısını aralamış.

....

Meral Kumral'la tanıştıktan sonra tanık olduğumuz gelişmelere bakıp kısaca özetleyecek olursak, galiba şöyle olmuş: Don Kişot olmanın bedeli her geçen gün daha ağırlaşmış. Düşündüğünü savunmak acımasızca cezalandırılmış. Üstlerine gelinince "Yeldeğirmenleriyle uğraşmak bana mı kaldı?" diyenler olmuş. Yine de Don Kişot'ların sayısı azalmamış, artmış. Don Kişot için sergiler bile açılmış. (2)

....


"DON KİŞOT OLMAK!" diye bir başlık atmış Meral Kumral.

"İş dünyasının -her alanda- 'artist'lere değil; bir ideal uğruna devrim yaratacak 'Don Kişotlar'a ihtiyacı var!!!" demiş. Şu açıklamayı yapmış:

" 'Cervantes'in ünlü romanı 'Don Kişot', sinemada genellikle bir delinin hikâyesi gibi yansıtılır ne yazık ki! Romanı okuyanlar da yine çoğunlukla kitabı; 'yeldeğirmenleriyle boşuna bir çabayla savaşan bir kaçığın, zavallının hikâyesi' diye özetler... Kimse bu trajikomik hikâyede derinlerde yazarın ifade etmek istediğinin; umutsuzca da olsa çabalamanın, dışarıdan nasıl görünürse görünsün yapmak istediğinin, ideallerinin, doğruların peşinden gitmenin herkesin harcı olmadığını, özetle: şövalyeliğin ya da bu ruha sahip olmanın her durum ve koşulda ancak delice bir inat ve 'sonsuz yalnızlığı' seçerek mümkün olduğunu; herkesin de bunu göze alamayacağını anlatmak istediğini görmek istemez ya da göremez... Görmek, çoğunluğun kendisiyle yüzleşmesidir çünkü. O nedenle Don Kişot olmak yürek ister... Çoğunluk tarafından delilik diye adlandırılan, herkese bahşedilmemiş soylu bir şövalye ruhu ister...Bu ruhu taşıyan ve bir amaç uğruna savaşan şövalye ruhlu Don Kişotlar'a bin selam olsun!.."



24 Eylül 2013'te saat 15:06'da LinkedIn "Tebrikler! Meral Kumral ile bağlantı kurdunuz" demiş. Ama bizi asıl Don Kişot, şöyle tanıştırmış:


25.09.2013, Mehmet Arat, 18:57'de şu mesajı gönderdi:
        Günümüzde Don Kişot olmak çok daha fazla cesaret istiyor.
        "Don Kişot giremez!" görselinin kaynağını merak ettim.


25.09.2013, Meral Kumral, 20:27'de şu mesajı gönderdi:
        Size katılıyorum.Günümüz koşulları kişinin "kendisi" olma yolunda büyük bir engel oluşturuyor.
        Don Kişot görselini sanırım facebook üzerinden temin ettim. Hatırlamıyorum. Resim arşivimde bulunuyordu...


Yeni çağın gereklerine uygun olarak, tanışmak paylaşmak olmuş.

"Her bilgiye kolaylıkla ulaşabileceğimiz içinde bulunduğumuz bu 'digital (!) çağda  'elimde şu dosyalar var; şu şu programları mail adresini verenlerle paylaşabilirim.' türünden paylaşımlara neden şüpheyle bakıyorum anlayamadım. Birden herkes 'paylaşımcı' ruha sahip 'iyi' insan olmaya mı karar verdi, yoksa ben mi kötü niyetliyim bilemedim..."


Yaşamımıza başkalarını beğenmenin yeni yolları girmiş. Meral Kumral yorumlamış.


Eyvaah! Yorumlara da 'beğen' butonunu koymuşlar. Böyle iyiydi. Şimdi 'gerçekten beğenenler'le; 'o benim yorumumu beğenmiş ben de onunkini beğeneyim bari' 'yav adamakıllı laf etmemiş ama beğenmezsem olmaz' 'şu adamın -kadının- yorumlarını hep beğeneyim, yakında iş yapacağız lazım olur' şeklinde düşünenlerin değerlendirmeleri birbirine karışacak..."


Kuşkusuz karışmıştır da. Ama herkes başkalarına laf yetiştirmekle, beğenip beğenilmeye çalışmakla o kadar meşguldür ki; neyin kime karıştığının kimse farkına varmamıştır. Meral Kumral paylaşımlarını ve eğitimlerini sürdürür.


    "Bir Ben mi Yalnızım?" İletişim Teknikleri ve İlişki Kurma
    “İşte Profesyonellik” Olumlu İş İlişkileri ve Kurumsallaşma
    “Fark Yaratmak” Etkili Konuşma ve İş' te Doğru İletişim
    “Neden Anlaşamıyoruz” Doğru İletişim- Güzel Konuşma ve Diksiyon
    “Her Şeyin Bir Adabı Var” İletişim ve Davranışta Doğrular-
    “Sıra Sende Yapabilirsin” Topluluk Önünde Konuşma ve Sunum Teknikleri
    “Anlaşan Dilimiz Konuşan Bedenimiz” Etkili İletişim ve Beden Dilini Doğru Kullanma
    “Martılar Nasıl Konuşur” Dil Yanlışları ve Anlatım Bozuklukları



    “Yazmasam Deli Olacaktım” Yaratıcı Yazarlık
    "Mumlar Kimin İçin Yanıyor” Tiyatro Drama ve Oyunculuk
    Sosyal Medyanın Arsız İzdüşümü: "Afili Yalnızlık"
    Nefes Terapisi ve Doğru Nefes
    Ses ve Tonlama
    Fonetik ve Artikülasyon (3)
    Türkçe Sözlü Anlatım
    Türkçe Dilbilgisi Kuralları Eğitimi
    Sözcük Bilgisiyle Doğru Türkçe ve Vurgu
    Metin Seslendirmesi (Metnin Doğru Yorumuyla Okunması)
    Yaratıcı Drama ve Drama Teknikleriyle Sorun Çözme



"Toprağı hiç çapalamamış birinin başka birine nasıl ekim yapılacağını anlattığını düşleyin, bu durum size anlamlı geliyor mu? Şu an eğitim fakültelerinde isminin önünde birçok ünvan barındıran akademisyenlerin birçoğu, yaşamları boyunca hiç öğretmenlik yapmadan öğretmen yetiştirmeye çalışıyor."



"Temel neden para ve iş güvencesi. Akademisyenler kadro almak istiyorlar ve kadro almak da bir bakıma hakemli dergide yayımlanmış kaç tane makalenizin olduğuna bağlı. Kadro komisyonları, bir akademisyenin 'olgun' araştırmalar yapıp yapmayacağını ölçerken, bu yayınları delil gösteriyorlar.

Maalesef, bugün yayımlanan makalelerin çoğunluğu, bir profesörün kavramsallaştırdığı gibi, 'yaratıcı intihallerden' fazlası değil."


"Hayat entropi ile savaşmaktan ibarettir.
Yatak dağılır biz toplarız, uçuşan tozlar sehpaya konar biz sileriz.
Yediğimiz yemek birkaç saat dayanır, yine acıkırız.
Sevgimizin aşkımızın bile şiddeti azalır. Bitmemesi için uğraşırız.
Her şey biter bozulur ama biz aynı kalması için çırpınırız. Sonunda yine entropi kazanır.
Bizi yaşlanınca, az enerjik ve çok buruşuk bir haldeyken alt eder.
İnsan hayatında, sosyal ilişkilerde ve hatta medeniyet ölçeğinde bir tek yönde durdurulamaz bozulma var.
Devletler yıkılır, sistemler çöker, insanlar ölür, hava kirlenir, hiçbir şey hiçbir zaman eskisi kadar tat vermez. Adeta fiziksel bir kanun gibidir ve her daim geçerlidir.
Entropinin varlığının bilincinde olarak mutlu olmak adeta imkansızdır."


Yeni dünyanın yeni araçlarını iyi kullanmayı öğrenmemiz epey zaman alacağa benziyor. Ama işin bir de hüzünlü yanı var. Yazmaya çalışıp yazdıklarının hiç değilse görülmesini uman insanlar. Yüzlerce mi, binlerce mi, milyonlarca mı?

Meral Kumral epey önce yazmış.








"Yazı yazmakla yazar olunmayacağını siz de bilirsiniz Mehmet Bey! Her blogu olup da 'içini döken' ya da oradan buradan 'kopyalanmış' yazılarla kendini göstermeye çalışanların kendilerinden 'yazar' diye söz etmesini; edebi değer taşıyan eserler üreten ve 'ne yazdığını' bilen gerçek yazarlara edilmiş bir 'küfür' sayarım. Yazı yazmak başka bir şey, 'yazar' olmak başka. Günümüzde yazar 'kumaşı' olan kişi yazdıklarını okutabilmek için hala mücadele vermektedir... Maalesef  'makinelerin' insan üzerindeki hakimiyetinin giderek arttığı bu düzende 'yalın' kalabilmek de zor. Konuyla ilgili olarak yeri gelmişken çok sevdiğim bir sözü tekrar paylaşmak istiyorum. 'At izi it izine karıştı' yani!"

"Yazmanın zor yollarından geçmiş biri, bu işin aslında okumaya dayandığını bilir. Geçmişte şiir okuyandan çok yazan olduğu söylenirdi. Bu hızlı paylaşım ortamında,  İnternet'te hızla dağılan sayfaları da okuyandan çok yazan olabilir. Daha kötüsü, dikkat çektiğiniz aceleyle, belirli bir tutarlılığı olmadan yazılan, paylaşılan, kopyalanıp yapıştırılan malzemelerin hızla artması sorunu. Bu kalabalıkta elmaslar varsa bile onları bulup görebilmek hiç kolay değil. Benim hüzünlü bulduğum, içtenlikle ve çaba harcayarak yazmaya çalışıp umutsuzca anlaşılmayı bekleyen duyarlı insanların durumu."

"Size katılıyorum. Benim de yazmaya yetenekli öğrencilerime çoğunlukla söylediğim bir şeydir: 'Yazmaktan çok, öncelikle deli gibi okumak; kelimeleriniz zihninizde "yeter artık yol ver bana' diyene kadar okumak gerekir. Sonrası bir dürtüdür zaten. Kendinizi elinizde bir kalemle ya da klavyenin başında bulursunuz" derim hep... Geçmişte olduğu gibi şimdi de 'yazar' çok, 'okur' yok Mehmet Bey...  Bir türlü 'okur-yazar' olamadık gitti. Aradaki tek fark; edebi değer taşıyıp taşımadığı. Geçmişte en azından 'okunmaya değer' eserler çoğunluktaydı. Şimdi (birkaç isim hariç) yazılanların birçoğu 'saç baş yolduran' cinsten..."

....

Düşünmek üstüne yazmış. Yazmak üstüne düşünmüş. Okumuş, izlemiş, paylaşmış.







....

Paylaşımlarını başka ortamlarda da sürdürmüş, bağlarını korumak istemiş.



....

Günün birinde Meral Kumral ve Mehmet Arat bir kutlama yapmışlar.

....

Sözle ve yazıyla gelişen dostluklara Don Kişot'un da büyük katkısının olduğunu söylemek yanlış olur mu?

1. Meral Kumral, www.linkedin.com/in/mimkelam/
2. "DON KİŞOT'UN İZLERİ/THE TRACES OF DON QUİXOTE" SERGİSİ, www.facebook.com/media/set/?set=a.804200783036785.1073741854.579216925535173&type=3
3.Meral Kumral, Sesli sessiz ayrımı-Artikülasyon, www.youtube.com/watch?v=IhTZoUhL7J0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder