1 Ocak 2016 Cuma

Hakan Bilge

Hakan Bilge
"Godfather Mitosu, Coppola'nın kuşatıcı bir bakışı hak eden gangster üçlemesini enine boyuna tartışan, bu filmlerdeki göstergeleri titiz bir bakış açısıyla analiz eden, kapsamlı ilk Türkçe çalışmadır. Sinema tarihinin 'en iyi bilinen mafya ailesi' Corleone'lerin iç ve dış mücadelelerini, aile kurumunun tasvirini, verili sistemde karşılığı bulunan gangsterlerin hesaplaşmalarını ve şiddetin trajedisini seyretmek için değil, okumak için önemli bir fırsat sunuyor." (1)

Hakan Bilge'nin kitabı The Godfather Mitosu'nun kısa tanıtımı böyle yapılmış.

Çoktandır Yüz Öyküleri'nin üçüncüsünü yazmak istediğim halde bir türlü fırsat bulamıyordum. Nilgün Altan ve Duygu Özlem'le birlikte yeni dünyadaki ilk üç dostumdan biri olan Hakan Bilge'nin kitap haberi gelince "İşte tam sırası, daha da geç olmadan artık yazmalı" dedim.

İnternet'teki öykümün önemli dönüm noktalarından biri, üç ayrı ortamda yazmaya başladığım bir dönemde, 11 Eylül 2012 Salı günü paylaştığım teşekkürdü:

"Lalabey Paylaşım, Dergi Sanat, Sanatlog; Teşekkürler Yeni Dostlarım.."

Bu mesaj, Yüz Öyküleri'ne giden yolu da açmıştı. (2)

Yolumuzu kitaplarımız ve dostlarımızla buluyoruz. Nilgün Altan ve Dergi Sanat, Duygu Özlem ve Lalabey Paylaşım, Hakan Bilge ve Sanatlog yeni paylaşım dünyasını anlamam ve becerebildiğim ölçüde bir parçası olabilmem için önemli katkılar sağladılar.

Hakan Bilge Sanatlog için yazdığım ilk yazıyı 10 Eylül 2012'de yayımlamıştı. Sanatlog yazılarım o günden beri kesilmedi. Sanatlog da bu hızlı değişim ortamında yaşananların anlamlı bir kaydı olarak sanatın değişik alanlarından geniş bir düşünce aralığını yansıtmayı sürdürüyor. Yolunun açık olmasını diliyorum.

....


Hakan Bilge hakkında yazmak, bu işleri yapmaya, yazmaya, düzenlemeye, geliştirmeye, iletişim kurmaya nasıl yetişebildiğini anlamak kolay değil. Dergilerdeki yazıları bir yana, Sanatlog'u sürdürmek bile bir insanın tüm zamanını alabilir. Güzel yorumlar yapılmış site için:

Erkin Ayan, 21 Şubat 2015, 2:59:
Böyle bir site yapmanızdan; sinema ve sanat alanında son derece derin, ince ve özel bir çalışmayı ciddiyetle yürütüyor olmanızdan dolayı, Hakan Bey sizi ve ekip arkadaşlarınızı içtenlikle tebrik ediyorum ve başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum…
Hakan Bilge, 21 Şubat 2015, 18:57
Erkin Bey,
Kendi adıma ve arkadaşlarım adına çok teşekkür ederim. Sizlere de kolaylıklar dileriz.
Saygılar, sevgiler.

Hüseyin Güneş, 29 Mayıs 2015, 22:50:
Bir üniversiteli olarak sinema edebiyat alanında dergi ve kitaplara para yetiştiremezken ve yetersiz kaynağın olduğunu göz önünde bulundurursak yaptığınız işi çok değerli buluyorum, umarım arşivinizi daha da büyütüp önümüzdeki yıllar için büyük bir arşiv bırakırsınız bize. Bu arada sitede reklama rastlamadım. Her Biji SANATLOG .
Hakan Bilge, 30 Mayıs 2015, 14:33
Hüseyin Bey,
Böyle bir yorum her şeyden çok hoşuma gitti; çünkü aslında arkadaşlarımla birlikte amacımız da biraz bu.
İyi okumalar diler, teşekkür ederim.

Bekir, 14 Kasım 2015, 14:35:
Merhabalar,
Hakan Hocam siz benim çok değerli hocamsınız. Edebiyatın dehasısınız. Sizle tanışmaktan ve sizden ders almış olmaktan dolayı çok mutluyum. Arkadaşlarınızla böyle bir site aracılığıyla edebiyatı ve sanatı yaydığınız ve güncel paylaşımlar yaptığınız için çok teşekkür ederim.
Size ve arkadaşlarınıza edebiyatı yaşama ve yaşatma yolunda başarılar dilerim. Allah yar ve yardımcınız olsun.
Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.
Görüşmek Dileğiyle.
Hakan Bilge, 14 Kasım 2015, 16:04
Teşekkür ederim Bekircim. Güzel duyguların için şahsım ve arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle. 

....

Sanatlog yaşamıma 2012 yılında girmiş, durum bir mesajla bildirilmişti:

"Hakan Bilge sizi 'SanatLog' grubuna ekledi, 6 Mart 2012, 15:15

Yeni grubunuzda Hakan ve 3838 diğer üyeyle paylaşımda bulunun: SanatLog.

Bu grup Açıktır, yani grubu, üyelerini ve üyelerin gönderilerini herkes görebilir.

Bu grupta neler yapabilirsiniz?

Üyeler güncellemeler yayınlabilir, güncellemelere yorum yapabilir, herkesle aynı anda sohbet edebilir, grup etkinlikleri düzenleyebilir, ortak belgeler oluşturabilir ve daha pek çok şey yapabilir.

İlgilenmiyor musunuz? İstediğiniz zaman gruptan çıkabilirsiniz."

Sanatlog'la ilişkimin başlangıcı Hakan Bilge'yle ilgili şu mesaja da bağlanabilir:

Hakan Bilge seni Facebook'ta arkadaşı olarak onayladı. 10 Şubat 2012, 1:22

Verimli ve üretken işbirlikleri için dört yıla çok yaklaşmış bir süre uzun mudur, kısa mıdır?

....

Hakan Bilge için İnstela'da (3) Markopaşa şunları söylemiş:

"Sinema yazarı, editör.

1997'de Edebiyat Fakültesi'ne kaydoldu.

1999'da Evrensel Gazetesi'nin gençlik ekinde ilk yazısı yayımlandı.

2000'li yıllardan başlayarak çeşitli ulusal dergilerin yazı kurullarında görev aldı, sinema yazarlığı, sinema editörlüğü ve dergi editörlüğü yaptı.

Sinema ve edebiyat yazıları ile şiirleri Afrika Gazetesi, Afrodisyas Sanat, Akatalpa, Arkadaş, Ayna İnsan, Ayraç, Basad, Berfin Bahar, Bireylikler, Blog Dergisi, Cumhuriyet Kitap, Değirmen, Düşünkara, Edebiyat Ortamı, Edep, Ekin Sanat, Erciyes, Esrar, Evrensel Gazatesi, Evrensel Kültür, Film Arası, Göç Edebiyat, Göçebe, Güncel Sanat, Güney, Har Dergi, Hayal, Hayal Bilgisi, Herfene, Ihlamur, İkonia, İzafi, İstanbul, İzdiham, Kaos GL, Karabatak, Kıyı, Koridor, Kurgan, Kurgu Kültür, Kuyu, Mavi Yeşil, Merhale, Mor Taka, Müfredat, Mühür, Ozan Ağacı, Ozanca, Patika, Roman Kahramanları, Sivas Life, Siyah Beyaz, Sus Dergi, Şair Çıkmazı, Şiiri Özlüyorum, Temrin, Tuti, Türk Edebiyatı, Underground Poetix, Üçüncü Mevki, Varlık, Yaba Edebiyat, Yaşasın Edebiyat, Yedi İklim, Yeniyazı, Yolcu, Zalifre Yazıları gibi yayın organlarında ve başta Sanatlog olmak üzere çeşitli web sitelerinde yayımlandı. Kolektif kitaplara makale ve şiirlerle katkıda bulundu."

Hülya Çokyiğit dostu için sevincini dile getirmiş:

"David Lynch üzerine bir kitap yazmaya başladığını söyleyince çok sevindiğim yazar, sırdaşım, dostum.

Tanıdığım günden bu yana klasik sinemasever tavrını koruduğunu görüyorum. Genellikle yıllanmış filmleri Freudyen kurama bağlı kalarak yazdı ve sohbetlerimiz de hep bu çerçevede gelişti. Sanatlog.com'da beraber yazdığımız dönemlerde de aynı süreci beraber yaşadık. Keşke zaman bulabilsem de eski Sanatlog günlerine dönebilsem diyorum bazen."

Solntse de Hakan Bilge'nin "Godfather Mitosu" adlı sinema kitabının yeni çıktığını belirterek bilgi için Radikal Kitap bağlantısını vermiş. (4)

....

Bu yeni sosyal iletişim ortamında yüzlere ulaşmak kolay, arkalarında sakladıkları insanın derinliğini, duygu ve düşünce dünyasını görmekse belki gerçek dünyadakinden bile zor. Birbirine eşitlenmiş küçük resimlerle, ilgi çekmesi için tasarlanmış kısa notlarla, çarpması için düzenlenmiş fotoğraflarla, hep daha fazla şaşırtması beklenen videolarla, hem herkese seslenmesi hem de hiç duyulmadık olması istenen müziklerle sürdürülen başdöndürücü bir yarış var. Burada kimin neyi niçin nasıl söylediğini anlamak bazen samanlıkta iğne aramaktan zor olabiliyor.

Hakan Bilge bağımsız olmanın çeşitliliğini ve esnekliğini, farklı bakış açılarının aynı ortamda özgün arayışlarla yansıtılabilmesini sağlayan bir yaklaşımla Sanatlog'da birleştirebilmiş. Özenli ve yoğun emek gerektiren bir editörlük çalışmasıyla, sinemaya ve sanatın her alanına başka gözlerle bakanları buluşturmasıyla, düşüncelerin ve sanatın kuramsal ve tarihsel birliğini aykırılıklara da yer vererek yansıtabilen bir ortam oluşturup geliştirmesiyle, güncelin içinde kaybolmamasıyla çok değerli ve yaşayan bir kaynak oluşturmuş. Sanatlog'un okuyucularının desteği ve almış olduğu ödül nedensiz değil. (5) İnternet denizinde sayıları hızla artan kültür sanat siteleri arasında tutarlı ve önemli bir yeri olduğuna kuşku yok. Dost yayınlarla ilişkisinin güçlenmesi, editörlük çalışmasının tam zamanlı katkı sağlayabilecek yeni kişilerin katılmasıyla kurumsal bir yapı kazanması, uzun dönemde yerinin daha da güçlenip kalıcılaşmasını getirebilecektir.

"Sanatın farklı görünümlerini izleyen", "sinema, edebiyat, müzik, tiyatro, resim, fotoğraf gibi çeşitli sanat dallarına ilişkin özgün yazılar ve muhtelif sanatçılarla yapılmış röportajlar" yayımlayan kültür-sanat sitesi olarak nitelendirilen ve 2009 Blog ödülleri organizasyonunda kültür-sanat kategorisinde Türkiye  üçüncüsü olduğu belirtilen SanatLog.com'un sayfasının (6) aldığı beğeni sayısı 20 Aralık 2015'te 15.625 olmuştu.

....

Hakan Bilge'nin 2012'deki Parfümün Dansı paylaşımını Sanat Dünyası'na ilettiğimde Semrin Şahin yorum yapmış: 

Hakan Bilge, 8 Şubat 2012, 20:04:
Doğduğumuz zaman yuvarlak, keskin, saf bir yüzümüz vardır. İçimizde evren bilincinin kırmızı ateşi yanar durur. Ama yavaş yavaş bizi ana babalar yer, okullar yutar, sosyal kuruluşlar emer, kötü alışkanlıklar kemirir, yaş ise tüketir. Sindirildiğimiz zaman, tıpkı ineklerdeki gibi altı mideden geçtiğimiz zaman, pis bir kahverengi tonunda çıkarız." 
(Tom Robbins, "Parfümün Dansı")
Mehmet Arat, 10 Şubat 2012, 15:45:
Ben de karamsar olduğumu düşünüyordum ama bu paragrafı okuyunca yine de güneşi biraz daha fazla görebildiğimi düşündüm.
Semrin Şahin, 10 Şubat 2012, 16:20:
Parfümün Dansı okuyacağım kitaplar arasında. Bir an önce okumalıyım. Paragrafta yansıtılan karamsarlığı dönem dönem yaşıyoruz. Güzel bir paylaşım... Teşekkürler...


Mehmet Arat, 12 Şubat 2012, 08:28
Karamsarlığı yaşamak zorunda kaldığımız dönemlerde, ışığı görme gücünü de bulabilmemizi diliyorum. Teşekkürler...


2012, Selim ile Sima öykülerinin biçimlendiği yıldı. Sevgililer Günü'ndeki paylaşımım için Hakan Bilge şöyle demiş:



"Çiçekleri ve kedileri de seven herkesin sevgi günü kutlu olsun."

....


Hakan Bilge'nin paylaştıkları için buradaki örneklerle sınırlı olmayan, sürekli, çok sayıda yorum yapılmış:

Fiz Nar, 15 Şubat 2012, 10:46:
Tabiat kendini korur da insan kendini yok edebilir, kitap okumaz sevgi yaymazsak, kin ve nefret insanı boğar, önce yaradılan her şeye saygı ve sevgi duymalı ve ona göre yaşamalıyız. Kitap okumak, kitap okumak... Gezmek, görmek, yorum yapmak, düşünmek zorundayız. Niçin yaratıldık, niçin varız?

Tülay Fırat, 15 Şubat 2012, 16:50:
"Bazen gökyüzünde siyah bulutlar olur; gökyüzü bu siyah bulutlar yüzünden değişmez. Ve bazen beyaz bulutlar da olur ve gökyüzü bu beyaz bulutlar yüzünden de değişmez..."

Hakan Bilge, 06 Mart 2012, 15:06:
Hepsi değilse bile bazı kadınlar şiirdir. Sanırım Adonis, "Kadınlar şiir yazmamalı, şiir olmaya çalışmalı." demişti. Ben katılmıyorum bu söze. Yazsınlar, ama özellikle yazsınlar..."

Hakan Bilge, 06 Mart 2012, 15:13:
Şiir başka türlü parlamıyor çünkü. Mutlu sancılar bunlar.

Yota Theod,  06 Mart 2012, 16:19:
Ben hipi (aşk, çiçek vb.) degil, komünistim ve bütün onlardan (bir suru insanı, özellikle çocukları yoksulluğa itenlerden ve calışanların onuru calanlardan) hesap soracağız, gec de olsa.

Sanatlog üyeleriyle birlikte yorumlar da artmış. Hakan Bilge teşekkür etmiş:

Hakan Bilge, 05 Ekim 2012, 10:26:
Yorumlar için teşekkürler. Yer yer konudan sapılsa da güzel bir fikir alışverişi olduğuna inanıyorum. Spielberg'in bir fenomen olduğu yorumlardan da anlaşılabiliyor. Herkese sevgiler.

....

Brief Encounters
Hakan Bilge birkaç gün sonra Sanatlog'daki bir yazısını (7) paylaşmış. David Lean'in 1945 yapımı Brief Encounters filmini değerlendirmiş.

Hakan Bilge, 11 Ekim 2012, 20:41:
Temelde evlilik erkeğin belirleyici olduğu toplumlarda kadınlık duygusunu da bastıragelmiştir. Evliliğin mahremiyetle eşanlamlı ve kutsal olduğuna dair fantastik meseller gerek dinsel terminoloji ve gerekse de feodal yapılanmanın tahakkümcü uygulamaları sonucu handiyse insanların bilinçaltına yerleştirilmiş, ezberletilmiştir. Bunun en belirgin sonucu ise, aile olmak ile birlikte ortaya çıkan içe kapanma olmuştur. Kadın doğrudan eve mahkûm olduğu içindir ki görevleri de hemen tümüyle erkek otoritesiyle belirlenegelmiştir. Mutfakta zaman öldürmek, çocuk bakmak, komşu edinmek… Kadın için içe kapanma aşağı yukarı budur ve hemen hemen bütün toplumlarda izleri sürülebilir. Elbette detayda belirgin farklılıklar gösterebilir bu; fakat kadına biçilen rol bütün toplumlarda üç aşağı beş yukarı aynıdır. Erkek-özne ise, iktidarların ulvi (!) görevlerle donattığı bir yarı-tanrıdır. Hoş, tanrı imgesi bile erkek formunda belirginleşir. Kutsal kitaplardan dinsel elementlere ve ikonografiden sözlü edebiyata değin tanrı erkektir. İşte tam bu çizgide filme sokulmaya başlayabiliriz.

Yazıya üç alıntıyla başlamış:

“Sonu mutlu biten bütün aşk hikâyeleri, birkaç cümleden fazlasını hak etmez.”
(Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi)

“Erotik vurguların kamu hayatına götürülmesi feodal ve proleter bir özelliktir. Bir kadınla beraber görülmek onunla yatmaktan büyük önem taşır.”
(Walter Benjamin, Tek Yön)

Kadın: Ölmek istiyorum.
Erkek: Ölürsen, beni unutursun. Ben hatırlanmak istiyorum.
(Brief Encounter)

Filmin evrenselliğini şöyle açıklamış:

"1945’te, 2. Dünya Savaşı’nın bitim dönemlerinde çekilen Brief Encounter o dönemde çekilmiş birçok film gibi karamsar ve umutsuz bir izlenim verebilir ilk başta ve sırf bu niteliği ölçüsünde konjonktürel bir film olarak değerlendirilebilir. Ben böyle düşünmüyorum açıkçası. Filmin ele aldığı sorunlar yumağı psikolojik düzeyde seyretse de aslında evrenseldir de. Çünkü aşk, çünkü sevgi, çünkü evlilik evrensel kavramlardır ve doğal olarak da kadın ve erkeğin olduğu her yerde daima olacaktır. Bu nedenle evrensel bir filmdir ve klasik bir film olması da doğrudan bu özelliğinden kaynaklanmaktadır."

Yazıda edebiyat, felsefe ve sinemanın küresel konumlarına da değinmiş:

"Dünya edebiyatının başkenti olarak Fransa gösterilegelmiştir. Dünya felsefesinin nabzı ise Almanya’da atmıştır hep. Sinema ise Amerika Birleşik Devletleri ütopyasının saltanat kurduğu Hollywood coğrafyasındadır ve bütün dünyanın yüzü bu topraklara dönüktür. Hollywood’da 1940’lı ve 50’li yıllarda tıpkı salındıkları siyah ve beyazın keskin kıvrımlarındaki gibi iki karşıt kadın mitosu betimlenegelmiştir. Birinci kutupta femme fatale’ler vardır; yani meşum, yani ölümcül, yani uğursuz kadınlar. Karşı yakada ise belirgin derecede saf, masum, anaç kadın arketipi konumlanır. İki kutup çatışmıştır sinemada."

Sanatlog'da Hakan Bilge'nin sinema üzerine çok sayıda yazısı var. (8) "The Hurt Locker" üzerine iki analizden birini o yazmış: (9)

The Heart Locker


"Amerika her daim ‘öteki’ yaratmayı becermiş bir süper-devlet. Naziler üzerine propaganda yapıtları çektiriyor, Japonlara atom bombası hediye ediyorsa da filmlerinde bu gerçeği sürekli bastırıyor, Sovyet komünistlerini tukaka ilan ediyor; Çinliyi, Kuzey Koreliyi, Afganlıyı, Vietnamlıyı, İranlıyı, Iraklıyı eziyor, yokediyor, dışlıyor, ötekileştiriyor. Amerika için düşman veya ‘öteki’ sürekli değişse de ortak amaç ve hedef baki kalıyor. Kim ya da ne olduğu önemli değil; ‘öteki’ni aynada görmektense aynayı yerle bir ediyor."

"Fiziksel sınırları olmayan, coğrafyasından binlerce kilometre uzaklıktaki ülkelere girip çıkıyor. Şu: Amerika düşmanı en çok ülkedir artık. ‘Öteki’ icat etmekte hep bir adım önde yürüyor."

"Filmlerini pazarlıyor. Özgürlükçülüğünü ilan ediyor. Bu bağlamda The Hurt Locker’da da James Cameron’ın Avatar’ında da (2009) yine düşman-ötekilerin karşımızda belirmesi tesadüf değil. Sinema ve dolayısıyla Hollywood Dream Factory halen ikili karşıtlığın çocuk bahçesi olarak dominant devingenliğini ortaya koyuyor. Avatar’daki büyük kurtarıcı mitosu The Hurt Locker’da yerini ilahi adaletin (Bush’un kulakları çınlasın!) tecellisi için sokakları ve dolayısıyla bu sokaklarda devinen Iraklıların korunması amacıyla hayatını tehlikeye atan Amerikan askeri tipolojisine bırakıyor. Aslında amaç özgürlüğü inşa etmek. İlahi adalet aşağı yukarı budur. Militer/totalitarist dayatma, iktidar aygıtı, yayılmacı (kolonyalizm) kan emicilik filan şöyle dursun; öldürmek kaçınılmaz olabilir. Eğer ilahi adaleti sağlamak istiyorsanız mutlaka önünüze çıkan böcekleri ezmek zorundasınız."

“Sizin için, adalet için, teröristlerin temizlenmesi için Amerikan askeri hayatı ile kumar oynuyor. Oysaki onun da bekleyen bir karısı, bir çocuğu var. Ailesinden kilometrelerce uzakta düşman avlıyor. Bakın, Amerikan askeri özgürlük için ölüyor!” Katil, terörist ve insan avcısı Iraklı öteki olduğuna göre Amerikan askeri de kahraman oluyor haliyle."

" 'Düşman' var ise 'kahraman' da olmalı. 'Kötü' olduğuna göre mutlaka bir de 'iyi' olmalı… The Hurt Locker’da yakın-plan’da (close-up) görünen bir Iraklı var mı?"

The Hurt Locker’da öykü boyunca hep Beyaz Adam var. Olan-biten Beyaz Adam’ın vizöründen kurgulanıyor. Beyaz Adam’ın dışında kalanlar anormal ve cehennemî boyutuyla Irak ve onun içinde devinen ‘öteki’dir."

....


Hakan Bilge'nin dergilerde ve İnternet'te çok sayıda yazısı bulunuyor. Düşünkara Fanzin'in Ekim-Aralık 2009 sayısında "Roman ve Sinema Yapıtı Olarak Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" yazısı ile yer almış. Yazı için "Hakan Bilge yine Düşünkara'ya tam destek verdi... Onun anlatımıyla filme bakmak ayrı bir keyifti" denmiş. (10)



Dergi yazılarıyla ilgili paylaşımlardan birkaçı şöyle:

"Mühür'ün 38. sayısında (Ocak-Şubat 2012) Peter Weir'ın Picnic at Hanging Rock adlı şiirsel filmini Viktoryen dönemin ikiyüzlü cinsel ahlakına paralel olarak incelemeye çalıştım."

"Bu yazıda sanat-sanatçı ilişkileri ve "gelecek düşü"nü ele almaya çalıştım. Güney, 59. sayı (Ocak-Şubat-Mart 2012) - Ölümsüzlüğe İnanıyorum"

"Coenesk Bir Kara Film: Vavien" adlı sinema yazımla Kum Edebiyat Dergisi'nin son sayısındayım (65-66. sayı, 2012).

"Üçüncü Dünyanın Sefaleti" adlı sinema yazımla Edebiyat Ortamı'nın 26. (Mayıs-Haziran 2012) sayısındayım.


Yazılarıyla ilgili yaptığım yorumlar arasında biri dikkatimi çekti:

" 'Romanda Sanata Dönüşen Olgu: İntihar'" başlığı beni biraz ürkütüyor. Elbette sanatçının suçu değil toplumun duyarsızlıklarına kayıtsız kalamamak. Yine de romanlarda yaşamın sanata dönüşmesini istiyor insan."


Hakan Bilge'nin paylaştığı "The Godfather Mitosu" kitabıyla ilgili bir yazıda, Serdar Durdu çalışmanın önemli yanlarını vurgulamış:

"Bir film veya seriyi tüm yönleriyle okuyabilmek, derin bir analize girişmek ve sadece o film üzerine kapsamlı bir kitap çıkarmak cesaret isteyen bir iştir. Film Arası Dergisi, Evrensel Gazetesi gibi pek çok yayın kuruluşunda yazıları yayınlanan Hakan Bilge’nin, geçtiğimiz haftalarda Şule Yayınları’ndan çıkan kitabı 'The Godfather Mitosu', Francis Ford Coppola’nın gangster filmlerinin çehresini değiştiren modern klasiklerinden Godfather üçlemesini analiz ediyor."

"Yeri geldiğinde Mario Puzo’nun eserinden örnekler veren, yeri geldiğinde Roger Ebert gibi popüler bir film eleştirmenin görüşünü paylaşan veya önemli düşünürlerden alıntılar yapan Bilge, incelemesini nasıl zenginleştireceğini çok iyi biliyor. Yer yer filmden diyaloglar verilip üzerine analiz yapılıyor. Kitap boyunca Godfather serisi ve başka filmlerden görseller paylaşılıp altlarına sahnenin kısa analizinin eklenmesi gibi ayrıntılar kitabın içerikteki başarısını biçimsel olarak da destekliyor."

" 'The Godfather Mitosu' için üçleme üzerine bir tespitler kitabı da denilebilir."

"Godfather anlatıları kapitalizmin suç tarihini inceleyen tarihsel fresk örnekleridir. Bu filmler başından sonuna modern kapitalizmin yükseliş hikâyesidir."

"Don Vito Corleone’yi devlet başkanları ve diktatörlere benzetiyor."

"Kitaptaki en dikkat çekici bölümlerden biri Don Vito Corleone’nin ölümünün Freud’un Dostoyevski ve Baba katli makalesiyle açıklama girişimi denilebilir."

"Godfather filmi analiz edilirken çoğunlukla kadınlara biçilen rol bahis konusu edilmez. Hakan Bilge ise bu açığı görmüş olacak ki, Michael Corleone’nin eşi Kay ve kızı Connie’yi geniş bir perspektiften, psikolojik-sosyolojik açıdan mercek altına alıyor."

Bir filmi değerlendirebilmek için sinemaya, sinemayı değerlendirebilmek için sanata, sanatı değerlendirebilmek için yaşama, yaşamı değerlendirebilmek için evrene sağlam ve tutarlı bir açıdan bakabilmek gerektiğine kuşku yok.

Hakan Bilge'nin Sanatlog deneyimi ve yazılarıyla kurduğu dünya, çok yönlü ve değişik yönlere yayılabilen bakış açılarını evrensel bir tutarlılıkla birleştirmeyi başarıyor.

....



Hakan Bİlge'nin Sanatlog'daki yazıları çabalarını, aradıklarını, bulduklarını, bulamadıklarını, sanatın ve sinemanın hangi yollarında dolaştığını yansıtıyor, geçmişle gelecek arasına sıkışmış yaşam kesitlerinde gidilebilecek yönlerin bulunabilmesi için önemli ipuçları 
veriyor.

Sanatlog'daki yazı listeleri sürekli güncelleniyor. The Godfather Mitosu kitabının yayımlanmasından sonra aldığım Hakan Bilge Yazıları Listesi'deki başlıklar şöyle:

YAZILAR:

A Clockwork Orange (1971) – Stanley Kubrick

Ahmet Şık ve “Faşizmin Ordusu”

1 Film 3 Analiz: Alfred Hitchcock’un Psycho’su

Alfred Hitchcock’un Vertigo’su (1958)

Alfred Hitchcock’un Psycho’su – (2. Analiz)

Alfred Hitchcock’un “Rope” Filmi – (3. Analiz)

Alfred Hitchcock Klasikleri – Rear Window (1954)

Alfred Hitchcock Klasikleri – Shadow of a Doubt (1943)

Akira Kurosawa’nın Kagemusha ve Ran Filmleri Üzerine

Aşk ve Sevginin Filmi: Selvi Boylum Al Yazmalım

Avatar ya da Hollywoodvari Politik Manevralar

Benjamenta Enstitüsü’nün Görsel İmajları Üzerine

Berkant Bulut’un Kara Kalem Çalışmalarından Seçmeler

Bernardo Bertolucci’nin Il Conformista’sı Üzerine

Bertolt Brecht ve Tiyatro İçin Küçük Organon

Bir Stanley Kubrick Şaheseri: 2001: A Space Odyssey

Bir Wim Wenders Harikası: Paris, Texas

Blue Velvet (1986, David Lynch) – (Dört Bölüm)

Brief Encounter: İmkânsız Aşkın Sinematografisi

Büyüleyici Bir Sinema Şöleni: Cría cuervos

Citizen Kane Üzerine Bir Kitap

Dario Argento & Giallo

David Lynch & Inland Empire

David W. Griffith ve İki Başyapıtı

Delilik ile Aşk Aynı Şey

Double Indemnity (1944, Billy Wilder) – (Üç Bölüm)

Ejderha Dövmeli Kız & Lezbiyenlik Temsili

Eraserhead (1977, David Lynch) – (Üç Bölüm)

Erotizm ve Pornografinin Sınırında: Crash

Federico Fellini Klasikleri (2) – Roma (1972)

Federico Fellini’den Sözler

Full Metal Jacket (1987, Stanley Kubrick)

Gazap Üzümleri: Amerika’nın Kalbine Yolculuk

George A. Romero’nun Sevdiği Filmler

Gerilim ve Korkunun Mimarı: Alfred Hitchcock

Guantanamo Yolu ve Amerikan Emperyalizmi

Harold Lloyd’un Marilyn Monroe Fotoğrafları

Harrison Ford, Blade Runner Hakkında Ne Demişti?

Hitchcock (2012, Sacha Gervasi)

Hollywood’da Cinsel Temsilin Parodisi

İstanbul’da Saatler

Jazz & Noir

Jean Genet’nin Manifestosu: Un Chant D’Amour

Kadın Düşmanı Bir Film Nasıl Yapılır?

Kadının ya da Ölümün Gölgesinde

Kadınlar Ne İster? (2000, Nancy Meyers)

Kanun Namına (1952, Ömer Lütfi Akad)

Kapadokya’da Saatler

Karışık Pizza (1998, Umur Turagay)

Kış Uykusu (2014, Nuri Bilge Ceylan)

Kirli Harry’den Ejder Kapanı’na: Şiddet Toplumu & Silahlara Övgü

Kumarbaz Bob (1956, Jean-Pierre Melville)

Le Mépris’in Gizemli Karakteri: Brigitte Bardot

“Le train” ve Faşizm Üzerine

Lost Highway (1997, David Lynch) – (Dört Bölüm)

Mektubun Sinemasal Tarihinde Gezinti

Michael Haneke’nin En Sevdiği 10 Film

Mulholland Drive (2001, David Lynch) – (Üç Bölüm)

Münferit (2007, Dersu Yavuz Altun)

One Flew Over The Cuckoo’s Nest (Guguk Kuşu)

Orhan Pamuk’un “Kar” Romanının Postmodern Kurgusu Üzerine

Pan’ın Labirenti

Perfume: The Story of a Murderer (2006, Tom Tykwer)

Picnic at Hanging Rock (1975, Peter Weir)

Popüler Kültür Analizleri (2) – Kemal Sunal ve Popüler Filmler Üzerine Notlar

Popüler Kültür Analizleri (3) – Şirinler Komünist mi?

Prometheus (2012, Ridley Scott)

Salvador Dali Resim Galerisi (1, 2, 5)

Sanatçının Ölümle İlişkileri

SanatLog Yazarlarının “En”leri – “En İyi 10 Film” Listeleri

SanatLog.com, TRT Radyo 1'e Konuk Oluyor!

Savaş Filmi mi, Savaş Propagandası mı?

Seks ve Cinayet

Sinema Tarihinin En İyi 100 Filmi

Sinemada ‘Savaşın Çocukları’

Sinematik Dedikodular

Stanley Kubrick ve 10'luk Film Listesi

Stanley Kubrick ve Filmleri Üzerine

Susuz Yaz (1964, Metin Erksan)

Tanrı, Yaşam ve Ölüm Sarmalında: Yedinci Mühür

Terry Gilliam’dan Tüm Zamanların En İyi 10 Filmi

The Birds Üzerine Bir Kitap

The Hurt Locker (2008, Kathryn Bigelow)

The Tall Men ve Clark Gable Üzerine

Theo Angelopoulos’un Başucu Filmleri

Tom & Jerry ve Çizgi Filmlerde Şiddetin Parametreleri

Türkiye’de Saatler

Üçüncü Dünya Sineması

Yaklaşan Zırvalık: Oscar Töreni

Yalnızlığın Dibinde: Autumn Sonata (Sonbahar Sonatı)

Yaralı Kurt (1972, Ömer Lütfi Akad)

Yeşilçam Klasikleri: Aşk ve Kin

Yeşilçam Klasikleri: Suçlular Aramızda

Yeşilçam’ın Politikayla İmtihanı

Yetenekli Bay Ripley: “Burjuva ile Özdeşleşme ve Eşcinsel Krizi”

Zamana Direnen Bir Efsane: Marilyn Monroe


RÖPORTAJLAR:

SanatLog-Emel Yuna Söyleşisi

SanatLog-Giovanni Scognamillo Söyleşisi

SanatLog – Interview with Mircan Kaya

SanatLog-Mircan Kaya Röportajı

SanatLog-Ozan Tunca Röportajı

SanatLog-Şirin Pancaroğlu Röportajı

....

Le Train

Hakan Bilge 2009 yılındaki bir yazısına (12) "Umarım bir daha savaş olmaz" repliğiyle başlamış. Michel Foucoult’nun “Halk, gerçeğe bir entelektüelden daha yakındır” sözünü aktarmış. Julien'in "İnsanlar biraz tuhaf", Anna'nın "Tuhaf olan insanlar değil, savaş" diyalogunu eklemiş. İnsan doğasındaki tuhaflığı yansıtmış, insanlığın tarihsel dönüm noktalarındaki sorumluluğuna değinmiş:

"Julien’in (Jean-Louis Trintignant) 'tuhaf' olarak addettiği budur. Tuhaftır; çünkü yığınla insan bir trenin içinde belirsiz bir geleceğe doğru yolculuk etmektedir. Tuhaftır; çünkü bu gergin ve umutsuz ortamda bile insanlar şen kahkahalar atarak gülebilmektedir. Bu şen kahkahaların birinde Adolf Hitler’in kahkasına sert bir 'kesme' yapılır! İşte şen kahkahaların ortasına tam da bu esnada çok yükseklerden bir bomba düşer."

Le Train

Filmin tarihsel zeminine, savaş olgusuna ABD ve Avrupa sinemalarının bakışına değinmiş, yorumlamış:

"Tartışmalı bir 'paralel geçiş' ve eleştirel bir vizyonun görünür kılınma çabasıdır bu. Yıllardır sosyalistlerin de büyük sayıda oy alageldiği bir ülkede Adolf Hitler seçimle iktidara gelmişti; üstelik seçimi burun farkı ile kazanmıştı."

"Saving Private Ryan (1998, Er Ryan’ı Kurtarmak, Steven Spielberg) neviinden ajitatif ve propagandist 'üstün-yapım'ları anımsayalım."

"2. Dünya Savaşı filmleri, Yahudi soykırımını tematize edegelen yapımlar, Amerika Birleşik Devletleri ütopyasının praksis alanı olagelmiş Hollywood’da kotarılan ve bol bol Oscar dağıtılan filmler."

"Avrupa sinema geleneği içinde savaş konusu Hiroshima mon amour’un (1959, Hiroşima Sevgilim) başını çektiği devasa bir alanı oluşturuyor. Le Train’in de bu filmin bir takipçisi olduğunu söyleyebiliriz pekâlâ."

"Evrensel bir trajedi açısından savaşın nihai olarak temsil ettiği anlam; tren, yolcular ve yolculuk elementleri ile buluşmuştur."

"Hitler’in güldüğü sekansa geçiş ve akabindeki hava saldırısı… Kitleleri sorumlu tutuyor sinema… 'Ama Fransızların günahı ne?' diye haklı olarak sorabilirsiniz. Gelgelelim bütün insanlık sorumlu tutuluyor."

"İspanya İç Savaşı’nda da dünya uluslarının tutumu bundan pek farklı değildi. Vietnam’da da klasik tezgâh aynıyla kurulmuş, bütün dünya seyretmişti. Hiroshima, Afganistan, Irak... Hitler Almanya’sı ve Amerika Birleşik Devletleri savaş ahlakının birbirinden hiç de farklı olmadığını saptıyorsunuz."

"Faşizmin illa ki iktidara gelmesi gerekmediğini görüyorsunuz. Faşizm, başka kılıflarda, başka görünümler altında, bazen yeraltında bile soluk alıp vermeye devam ediyor." 

"Bu patetik Fransız filmi kimseye yaranmaya çalışmıyor, iktidarların gizli elinin bütünüyle angaje etmeye çalıştığı kirli propaganda ile uğraşmıyor. Hollywood’dan uzak sulardasınız... Ve hepsinden önemlisi, 70’li yıllardan günümüze süzülen ve halen evrensel doğrular içeren bu çoktan unutulmuş film, “orada bir yerde” izleyicisini bekliyor..."

....


Savaşlar sürüyorsa sorumlular nerde? Derinlerde mi gizleniyorlar? İzleyicilerin körleştirdikleri gözlerinde mi saklanıyorlar? Yoksa "Suçlular Aramızda" (13) mı?



1. Hakan Bilge, The Godfather Mitosu, http://www.idefix.com/kitap/the-godfather-mitosu-hakan-bilge/tanim.asp?sid=NRY4D5HJFG8GB0T7EC1P
2. Mehmet Arat, Yüz Öyküleri, http://yuzoykuleri.blogspot.com.tr/2014/04/yuz-oykuleri.html
3. Hakan Bilge, https://tr.instela.com/hakan-bilge--70971
4. Hakan Bilge, The Godfather Mitosu, http://kitap.radikal.com.tr/kitap/deneme-inceleme/the-godfather--mitosu-429216
5. Sanatlog.com Kategorisinde 3. Oldu, http://www.sanatlog.com/sanat/2009-blog-odulleri-sonuclari-sanatlogcom-kategorisinde-3-oldu/
6. SanatLog.com Sayfası, https://www.facebook.com/SanatLogcom
7. Hakan Bilge, Brief Encounter: İmkânsız Aşkın Sinematografisi, http://www.sanatlog.com/sanat/brief-encounter-imkansiz-askin-sinematografisi/
8. Sanatlog, Hakan Bilge, http://www.sanatlog.com/yazarlarimiz/hakan-bilge/
9. Hakan Bilge, 1 Film 3 Analiz: The Hurt Locker, http://www.sanatlog.com/sanat/1-film-3-analiz-the-hurt-locker-2-analiz-hakan-bilge/
10. Düşünkara Fanzin Sayı 11 yayında..., http://evrimdisi.blogspot.com.tr/2009/10/dusunkara-fanzin-say-11-yaynda.html
11. Serdar Durdu, Godfather Üçlemesi Hakkında Her Şey: The Godfather Mitosu, http://www.kulturmafyasi.com/2015/12/23/godfather-uclemesi-hakkinda-her-sey-the-godfather-mitosu/
12. Hakan Bilge, Le Train ve Faşizm Üzerine, http://www.sanatlog.com/sanat/le-train-ve-fasizm-uzerine/
13. Hakan Bilge, Yeşilçam Klasikleri: Suçlular Aramızda, http://www.sanatlog.com/sanat/yesilcam-klasikleri-suclular-aramizda/